DOLAR
32,2705
EURO
34,9849
ALTIN
2.448,45
BIST
10.158,92
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa
Az Bulutlu
21°C
Bursa
21°C
Az Bulutlu
Perşembe Az Bulutlu
26°C
Cuma Açık
25°C
Cumartesi Az Bulutlu
25°C
Pazar Az Bulutlu
26°C

Barış Yarkadaş: Halk CHP’ye neden güvensin?

Barış Yarkadaş: Halk CHP’ye neden güvensin?
Advert
23.03.2018 01:47
255
A+
A-
Okuma Süresi: 5 dakika

CHP’yi en iyi tanıyan gazetecilerden biri olan Barış Yarkadaş, partide yaşanan istifa ve ırkçılık krizini değerlendirirken, çarpıcı tespitlerde bulundu. İşte Yarkadaş’ın o yazısı…

 

CHP’yi en iyi tanıyan gazetecilerden biri olan Barış yarkadaş, CHP’de son günlerde yaşanan karışıklığı analiz etti. Partide yaşanan istifa krizini ve ırkçılık tartışmalarını değerlendiren Yarkadaş, yazısının devamında ‘Halk CHP’ye neden güvensin?’ sorusunu sordu.

Gercekgundem.com sitesinde yayınlanan yazısında Yarkadaş, AK Parti’de yaşanan kabine değişikliğinden yola çıkarak CHP’de yaşanan kavgaya dikkat çekerek, şu ifadeleri kullandı;
“Şimdi gözlerinizin önüne, dün ekranlara yansıyan iki görüntüyü getirin. AKP’li bakanlar, içleri kan ağlamasına rağmen, koltuklarını devretmek zorunda kaldılar. Ama hepsi; ekranların önünde gülücükler dağıttı, birbirlerine çiçek verdiler. ”Birlik – beraberlik” görüntüsünü yayarak, seçmenlerinin güvenini yeniden kazandılar.
CHP’de ise o anda herkes birbirinin kuyusunu kazmakla, ayağını kaydırmakla meşguldü. Şimdi söyler misiniz; böyle bir partiye niye oy versin insanlar? Bu partiye nasıl güvensinler?”
İŞTE BARIŞ YARKADAŞ’IN O YAZISI…
CHP o tuzağa düştü bile…
Cuma günü İzmir’den dönerken, uçakta tüm gazeteleri okuma fırsatım oldu. Birgül Ayman Güler’in sözleri üzerine başlayan tartışma ve yorumları okuduktan sonra gazeteleri bıraktım ve boşluğa bakarken şunu düşündüm: “Acaba dünyanın herhangi bir ülkesinde, tabanına, seçmenine ve taraftarlarına bu kadar haksızlık yapan, onları yoran, üzen ve ümitlerini körelten başka bir parti daha var mıdır?”
UĞUR MUMCU’YU ANDIK
Beni bunları düşündürmeye iten şey ise; kuşkusuz ki İzmir’deki gözlemlerim oldu. Karabağlar Belediyesi’nin Uğur Mumcu’yu anma etkinlikleri çerçevesinde düzenlediği panel için perşembe günü İzmir’e gittim. Atilla Sertel’in yönetimindeki panelde, Uğur Dündar ve Soner Yalçın’la birlikte Uğur Mumcu’yu anlattık. Panel öncesi ve sonrası birçok CHP’liyle konuşma imkanım oldu. Emin olun; hepsinin söylediği tek bir söz vardı: “Parti içi tartışmadan bıktık, usandık, yorulduk. Tartışmaları izleyen insanlar bizimle artık alay ediyor.”
İZMİR, AYGÜN’E DE TEPKİLİ, BİRGÜL AYMAN GÜLER’E DE
Kamuoyuna ”ırkçı – kafatasçı” olarak lanse edilmeye çalışılan İzmir seçmeni, Birgül Ayman Güler’e de Hüseyin Aygün’e de eşit derecede tepki gösteriyor. Konuştuğum tüm CHP’liler, “İkisi de partiye zarar veriyor” diyor. Hata bazı partililer, “Her ikisi de disipline verilmeli” görüşünde birleşiyor.
GÜRSEL TEKİN ÇOK İDDİALI KONUŞTU AMA…
Konuştuğum onlarca CHP’liyi bu duyguya iten temel etken ise ortaya çıkan kaos görüntüsü… CHP’de şu an tam bir kaos yaşanıyor. CHP MYK, partiyi yönetemiyor. Gürsel Tekin kürsüye çıkıp “Bir daha parti içi mesele olmayacak” diye üst perdeden konuşuyor. Bu sözlerin henüz mürekkebi dahi kurumamışken, CHP’li olmayan CHP milletvekillerinden Salih Fırat partisinden istifa ediyor. Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ise Fırat’ın ayağına kadar giderek ikna etmeye ve geri getirmeye çalışıyor. CHP MYK, tarihinin en kötü dönemlerinden birini yaşıyor.
KILIÇDAROĞLU ‘HERKESİ İDARE EDEYİM’ DERKEN, HEPİMİZİ YORUYOR
Kemal Kılıçdaroğlu’nu anlatmaya gerek yok! “Herkesi idare etmeye” çalışan Kılıçdaroğlu otoritesini kaybettiği için, odasında bir genel başkan yardımcısı ile bir milletvekili neredeyse yumruk yumruğa geliyor. Kılıçdaroğlu ise olan biteni izlemekle yetiniyor. Bunun adına siyasette “yöneticilik” değil, idare-i maslahatçılık denir… Bu, tipik bir ”memur” davranışıdır… Liderlikle uzaktan yakından ilgisi yoktur…
Bugün CHP’de yaşanan sorunların temel kaynaklarından biri; hiç kuşkusuz ki Kılıçdaroğlu’nun liderlik yapamamasıdır. Sorunun diğer bir kaynağı ise ”ideolojik belirsizlik”tir. Bu iki sorun bir kavşakta buluşunca, ortaya CHP’nin mevcut görüntüsü çıkıyor. AKP yüzde 10’a yakın oy kaybetmesine rağmen, CHP bu oyları alamıyor ve yerinde sayıyor.
HALK CHP’YE NİYE GÜVENSİN Kİ?
Şimdi gözlerinizin önüne, dün ekranlara yansıyan iki görüntüyü getirin. AKP’li bakanlar, içleri kan ağlamasına rağmen, koltuklarını devretmek zorunda kaldılar. Ama hepsi; ekranların önünde gülücükler dağıttı, birbirlerine çiçek verdiler. ”Birlik – beraberlik” görüntüsünü yayarak, seçmenlerinin güvenini yeniden kazandılar.
CHP’de ise o anda herkes birbirinin kuyusunu kazmakla, ayağını kaydırmakla meşguldü. Şimdi söyler misiniz; böyle bir partiye niye oy versin insanlar? Bu partiye nasıl güvensinler?
Sorun sadece dışarıya yansıyan görüntü değil elbet… Sorunun kaynağı MYK’dan başlıyor. Parti disiplini almamış, parti kültürünü özümsememiş, partili olmanın bilincine varmamış kişiler yönetici olursa, ortaya çıkacak tablo budur. Başka birşey beklemek zaten aptallık olur.
Ne demek mi istiyorum?
“Ana dilde savunma hakkı” TBMM’de görüşülürken, CHP’nin parlamentodaki temsilcisi, o gece nöbetçi olan Emine Ülker Tarhan’dı. Muharrem İnce, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı için kulis yapmakla meşgul olduğundan, Meclis’le çok fazla ilgilenmiyor. “İstanbul’daki tüm üyelerle ön seçim yapılsın, adaylığı ben alırım” diyen İnce, bu yüzden TBMM’yi Tarhan’a bırakmış durumda…
TARHAN’IN TERCİHİ ÇOK ANLAMLI
Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, ana dilde savunma tartışmalarının olduğu gece, “CHP’ye yönelik sataşmalar var” diyerek söz istedi. Söz hakkını da kendisini ”ulusalcı” olarak tarif eden Birgül Ayman Güler’e kullandırttı. Ve Güler, Cumhuriyet felsefesinin ruhuna rahmet okutan, yurttaşlar arasındaki eşitlik ilkesini yok sayan o talihsiz konuşmayı yaptı.
Bu konuşmanın birgün önceden hazırlandığını biliyorum. Birgül Ayman Güler, bu konuşmayı yaparak, İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı’na bir adım daha yaklaşacağını düşündü. Dozu, güya İzmir’deki seçmenine selam yollamak için yükselttikçe yükseltti… Ve içinde nefret suçu barındıran o cümleleri dile getirdi. “Ulusunu sevmek” olarak değerlendirilecek bur anlayışın, ırkçılık olarak nitelendirilmesine çanak tuttu. “Ulusalcılık” AKP’cilerce bir kez daha tu kaka ilan edildi.
ACI TARAFI, KÜRSÜDE DİLE GETİRİLMESİ
Ayman’ın TBMM kürsüsünde “CHP adına” yaptığı konuşma, CHP’yi yine haksız ithamlarla karşı karşıya bıraktı. Tayyip Erdoğan o konuşmadan bir – iki gün önce “Kürt Sorunu diye birşey tanımıyorum” dediği halde, siyasal fatura benzer şeyleri söyleyen Güler’in yüzünden CHP’ye kesildi. CHP, AKP’nin içine girdiği siyasal krizi, bu kez de “ulusalcılar” sayesinde aştı. Bir öncekinde de “Zaza Ulusalcısı” Hüseyin Aygün AKP’nin imdadına koşmuştu.
AYGÜN VE BENZERLERİNE SOLDA “ULUSALCI” DENİR
“Zaza Ulusalcısı” sözünü bilerek ve seçerek kullandım. Aygün’ün yaptığı, sosyalist literatürde “ulusalcılık”tır. Sosyalist sol, Aygün gibi düşünenleri, “Ulusalcı” olarak niteler. Marksist çevreler, Zaza – Kürt hareketine bu yüzden yıllarca ”Ulusalcılar” demiştir. PKK’nın sosyalistler arasındaki tanımı da “Ulusalcılar”dır.
VİRÜS CHP’NİN KANINA GİRDİ
“Ulusalcılık” , ”Milliyetçilik” tartışmaları, bir virüs gibidir. Girdiği her ortamı zehirler. Sistemi işlemez hale getirir, huzursuzluk yaratır. Ayrımı körükler. Bu yüzden, emperyalizme karşı verilmesi gereken mücadele, rotasından çıkar. Halklar, “ortak noktaları” yerine “farklılıkları”nı tartışmaya başlar. “Yabancılaşma” arttıkça, ortak düşman belirsizleşir. Hedef emperyalizm olması gerekirken, emperyalizmin tuzağına düşülür. Emperyalist çevreler, kendilerine olan tepkiyi, kimi yerde “milliyetçilik” kimi yerde ise “dinsel kimlik” tartışmasıyla bulandırır. Soldan etkilenen ancak soldan koptuğunun farkında dahi olmayan çevreler ise “etnik kimlik kavgası”nı solculuk sanma yanılgısına düşer.
CHP O TUZAĞA DÜŞTÜ
Bugün CHP’nin ve Türkiye’nin içine çekildiği tuzak tam da budur. Bu yabancılaşma sadece CHP’yi değil, sosyalist solu da etkisine aldı uzun süre. Marksist örgütler bile, bir dönem bildirilerini “İşçi, emekçi sınıflar”a değil; “Kürt – Türk, Çerkez v.s.. halklarına” diye yazdı. Sınıf mücadelesi ve sınıfın sorunları, yerini “ulusalcı – milliyetçi talepler”e bıraktı. “Ezen ulus – ezilen ulus” tartışması yıllarca sürdü. Rosa Lüksemburg’un Marksizme kötü bir hediyesi olan ”ulusal sorun” tartışması, solun enerjisini de tüketti. Lenin, Rosa Lüksemburg’un açtığı bu tartışmayı, siyasal anlamda zayıfladığı bir süreçte kabul etmek zorunda kaldı. Böylece, ”ulusal sorun” gibi arkaik bir mesele, tartışmaların göbeğine oturdu. “Ulusların kendi kaderini tayin hakkı” yüzyıl sonra, burjuvazinin emperyal planlarını gerçekleştirmedeki en önemli enstrümanı haline geldi.
BUGÜNE GELDİĞİMZDE….
Bir burjuva ideolojisi olan “milliyetçilik” solun beynini de teslim aldı. Hüseyin Aygün’e de Birgül Ayman Güler’e de bu yüzden kızgınım. Her ikisi de “ulus ve milliyet temeli üzerinden” başlattıkları sonu olmayan bir tartışmanın içine çektiler CHP’yi… Başlama vuruşunu Hüseyin Aygün yaptı, Birgül Ayman Güler ise topu kendi kalesine attı.
HER İKİ İSİM DE BENİ TEMSİL ETMİYOR
Olan ise biz seyircilere oldu; Aygün’ün de Güler’in de düşüncelerine destek vermeyen ve tribünlerde olan biteni izlemekle yetinen biz sosyal demokratlar, sosyalistler, solcular ve Atatürkçülere yine kahrolmak kaldı…
Yukarıda “milliyetçilik” tartışmasının girdiği hiçbir ortamın kolay kolay iflah olmayacağını söylemiş ve bunu “siyasal bir virüs”e benzetmiştim. Kuşkusuz, her virüsü etkisiz hale getiren bir “anti-virüs” vardır. Milliyetçilik tartışmasının hem CHP’yi, hem de ülkeyi bölünmekten kurtarılmasını sağlayacak olan anti-virüs ”sosyal demokrasi”dir.
İKİ ANLAYIŞA DA ANTİ – VİRÜS GEREK
Zaza milliyetçisi Hüseyin Aygün de Türk milliyetçisi Birgül Ayman Güler de zehirlenen bilinçlerini sosyal demokrasi ile berraklığa kavuşturabilirler… En etkili anti-virüs soldadır… Her ikisi de bir kez olsun hayata soldan bakmaya çalıştıkları ve ”milliyet” yerine İNSAN’ı temel aldıkları taktirde, CHP de bu anlamsız tartışmalardan ve sürekli bölünme görüntüsünden kurtulacaktır.
ÖNCELİKLİ ŞART, PARTİ DİSİPLİNİ
Tabii bunun için, her ikisinin de temsil ettiği kesimlerin, parti disiplinine uyması ve “partili gibi davranması” şarttır…
Bakın; bu ”ana dilde savunma” konusu MYK’da defalarca ele alındı. Benim de desteklediğim bir karara varıldı. “İnsanlar kendilerini en kolay hangi dilde ifade edebiliyorsa, savunmalarını o dilde yapabilsinler” görüşünde uzlaşıldı. O MYK toplantılarına Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan da katıldı. Karar süreçlerinde o da yer aldı. Keza; bu süreçlerde PM Üyesi olan Birgül Ayman Güler de vardı. Güler, PM’de bu tartışmalara neden itiraz etmedi?
Sadece bu kadar mı?
TBMM’de ”ana dilde savunma” konusu görüşülürken, bu konudaki görüşleri bilinen ve parti politikalarının tam tersi yönde hareket eden Birgül Ayman Güler’i BİRGÜN ÖNCEDEN HAZIRLANAN konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıkartmak ve “parti adına” konuşturmak ne anlama geliyor?
“Ulusalcı” vekiller dışında kimseyle konuşmayan, diğer vekillere selam vermediği dahi söylenen Emine Ülker Tarhan ne yapmaya çalışıyor?
GÜLER’İN BİR SKANDALI DAHA
Ankara’da yaşadığı halde İzmir’den vekil olan Birgül Ayman Güler, Hubyar Sultan Derneği’nin bir etkinliğine Kuzey Irak’tan gelen bir Kürt şairin katılmasını protesto etmeyi ve etkinliği terk etmeyi “Ulusalcılık” mı sanıyor?
GÜLER, YAŞADIĞI TOPRAĞI TANIMIYOR
Türkiye’yi, ABD, Almanya, İngiltere ya da Fransa gibi “GÜÇLÜ BİR ULUS DEVLET” sandığı ortaya çıkan, ülkesindeki siyasal ve sosyal gelişmeleri okuyamayan, topumsal algıyı anlayamadığı görülen Birgül Ayman Güler, herkese akademik ders verebileceğini ve sosyalizmin 200 yıldır çözemediği “ulus sorunu”nu kürsüde iki cümlelik yalan yanlış ifadelerle halledebileceği yanılgısına kapılıyor. “Herkesi öğrencisi sanan” bu anlayış, CHP’yi uçuruma sürüklüyor.
Yorumlar

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.