DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa
Az Bulutlu
19°C
Bursa
19°C
Az Bulutlu
Pazar Az Bulutlu
17°C
Pazartesi Az Bulutlu
19°C
Salı Çok Bulutlu
18°C
Çarşamba Az Bulutlu
19°C

Hakan Doğu: Elektrikli Aracı Biliyorum Diyen Yalan Söylüyor, Elektrikli Araç Fiyatları Hızla Düşecek

Hakan Doğu: Elektrikli Aracı Biliyorum Diyen Yalan Söylüyor, Elektrikli Araç Fiyatları Hızla Düşecek
Advert
01.12.2023 10:42
133
A+
A-
Okuma Süresi: 7 dakika
Hakan Doğu kimdir? Hakan Doğu, mühendis, 11.11.1966 doğumlu, bütün hayatını ve 36 yıllık tecrübesinin hepsini otomotiv sektöründe, yan sanayisinden ana sanayisine, satışından iş geliştirmesine, satın almasına kadar her yerinde görev yapmış,  Türkiye’den çıkmış ve dünyada yaklaşık 15 sene yurt dışında yaşayarak, çeşitli ülkelerde ülkemizi temsil etmiş profesyonel bir kardeşinizdir.
En ucuz otomobil fiyatı neredeyse 1 Milyon TL oldu. Ancak satışlarında 1 Milyon adeti geçerek tarihi bir rekor kırdığı görülmekte. Peki kim aldı bu otomobilleri?
Halan Doğu: Birinci neden enflasyon. Enflasyon nedeniyle bir takım insanlar araç fiyatlarını sürekli artması nedeniyle birlikte bunu bir avantaj olarak yatırım aracı olarak düşündüler. Biz bunun benzerini 1980’li yıllarda Tofaş-Renault kuyrukları beklediğimiz zamanlardan hatırlıyoruz. O zamanlarda araba 1 sene sonra çıktığında zaten para kazanıyordunuz.
İkinci nedense demografik yapı. Nüfusun yüzde 50’si 30 yaşına altında her sene 550-600 bin tane evlilik oluyor 150.000 tane boşanmak var bu ne demek, 900.000 tane televizyon, 900.000 tane koltuk takımı, 900.000 tane de arabaya otomatik ihtiyaç var.
Türkiye’ye benzeri bir ülkede normalde satışların en az 2 ila ü3 buçuk filan arasında olması lazım, zaten satılması gerekiyor. 1 milyon bile esasında çok düşük bir rakam.
2024 yılında satışların azalacağına dair öngörüler var. Siz bu öngörülere katılıyor musunuz? Talebin azaldığı yerlerde fiyatlar düşmez midir?
Hakan Doğu: Her zaman için Türkiye global bir pazarın parçası, özellikle Avrupa pazarının bir parçası. Avrupa’da gördüğümüz şey stoklar ciddi bir şekilde artmaya başladı, satışlarda çok ciddi bir yavaşlama var, bunun bir sürü nedenleri var.
işte savaşlar alım gücünün azalması vesaire diye alt alta koyduğumuzda tabii ki her zaman bir trend vardır, ondan sonra düşer sonra tekrar yükselir, sürekli yükseltmesini beklememiz mümkün değil.
Türkiye’de sonuna kadar gaza basmış durumda ama ocaktan sonra ciddi bir el freni çekilecek. Tabii ki Türkiye’nin önünde bir sürü belirsizlikler var, onlardan bir tanesi seçim sonrası ve bir anayasa tartışmaları vesaire.
Bunlarla birlikte Türkiye’deki enflasyon ve kurlarını yukarı düşeceğini beklentisi genel olaraktan yaygın kanı. Bu çerçevelere baktığımızda önümüzdeki dönemde bu araçların çoğu zaten Euro bazında satıldığı için Euro bazında fiyatların düşeceğini pek zannetmiyorum.
Ben kendimden örnek vereyim o zaman. 2001 yılında o zamanlar daha genç bir mühendisken hayal ettiğim bir araba vardı. Renault Scenic diye. Yeni çıkmıştı daha yeni de çocuğum olmuştu o arabayı hiç alma şansım yoktu. Fakat 2001 yılında öyle bir kampanya yaptılar ki neredeyse yarı yarıya düştü. Çünkü bazen çok fazla stok olunca ciddi bir şekilde stokları eritmek için çok ciddi kampanyalar yapabiliyorlar, dolayısıyla ciddi düşüşleri görme şansımız var.
Ama tabii ki bu çok hızlı ekonomide frene basılırsa gerçekleşebilir. Onun dışında çok hızlı düşüş beklemiyorum. Zaten kredi kanalları kapalı. Nakiti olan ihtiyacı olan insanlar araba almaya devam edecektir filolar almaya devam edecektir yani Türkiye’nin hiçbir şartta yani 700.000’den aşağı bir pazar olacağını düşünmüyorum çünkü artık ihtiyaç var bu ihtiyacı siz eğer karşılamazsınız ne yapacak insanlar at arabasına binecek durumda da yok o yüzden yüzden 650-700 binden daha aşağı düşmez 1 milyonları görür mü zannetmiyorum göreceğini 800-850 civarında arasında pazar olacağını düşünüyorum.
Şu an otomotiv dünyasında en büyük trend elektrikli araç dönüşümü. Siz şu an bu araçların geleceğini ve durumunu nasıl görüyorsunuz?

2001 yılında öyle bir kampanya yaptılar ki Euro bazında neredeyse yarı yarıya düştü. Çünkü bazen çok fazla stok olunca ciddi bir şekilde stokları üretmek için çok ciddi kampanyalar yapabiliyorlar. Ciddi düşüşleri görme şansımız var. Satış sonrası çok büyük bir sıkıntı olarak karşımıza çıkacak. Şimdi ben görüyorum, Çinli markalar geliyor, 10 tane 15 tane bağımsız ailelerle anlaşıyorlar falan. Rena nan grubunun başındayken 50 küsür milyon tane benim yürüyen arabam vardı yolda. Her gün onlarca küfür e-postaları alıyordum. Elektrikli araçlarda bütün ekosistem yeniden kuruluyor, kimse bu işi bilmiyor. Çinlilerle çalış, satış sonrası konusunda Çinliler biraz şeyler başlayalım, Kervan yolda düzülür mantığında. Elektrikli araçlar zengin çocukların oyuncağı oldu, ona katılıyorum, onu nasıl kullanacağını bile çok iyi bilmiyorlar.

Hakan Bey hoş geldiniz, zor soruların 3. bölümünde Hakan Doğu’yu konuk aldık. Bu arada zor sorular serisine gösterdiğiniz ilgiden ötürü hepinize teşekkür ediyoruz. Videoyu beğendiyseniz beğenmeyi ve kanalımıza abone olmayı unutmayın diyoruz. Hakan Doğu kimdir? Hakan Doğu mühendis, 1966 doğumlu, tüm hayatını, tüm 36 yıllık tecrübesinin hepsini otomotiv sektöründe, yan sanayisinden ana sanayisine, satışından iş geliştirmesine, satın almasına kadar her yerinde görev yapmış, Türkiye’den çıkmış ve dünyada yaklaşık 15 sene yurt dışında yaşayarak çeşitli ülkelerde ülkemizi temsil etmiş bir profesyonel.

Kardeşiniz dirir, en ucuz sıfır otomobilin fiyatı neredeyse 1 milyon TL oldu. Ancak satışların da 1 milyon adedi aşarak tarihi rekor kırdığını görüyoruz. Peki kim aldı bu otomobilleri? Hakan Bey, bu sene birinci neden enflasyon. Enflasyon nedeniyle bir takım insanlar araç fiyatlarının sürekli artmasıyla birlikte bunu bir avantaj olarak elde düşündüler ve bu çerçevede bunu yatırım aracı olarak gördüler. Biz bunun çok benzerini çok daha 1980’li yıllarda bir sene Tofaş Reno kuyrukları beklediğimiz zamanlardan hatırlıyoruz. O zamanlarda araba bir sene sonra çıktı, zaten para kazanıyordu. İkinci neden de esasında demografik nedenler. Türkiye’deki nüfusun %’si 35’in altında, her

sene 550-600.000 tane evlilik oluyor, 150.000 tane boşanma ne demek? 900.000 tane televizyon, 900.000 tane koltuk takımı, 99.000 tane de arabaya otomatik ihtiyaç var. Türkiye benzeri bir ülkede normalde satışların en az 2 ila 3,5 milyon arasında olması lazım, zaten satılması gerekiyor. 1 milyon bile esasında çok küçük bir rakam. 2024 yılında satışların azalacağına dair öngörüler var, siz bu bu öngörülerek musunuz? Talebin azaldığı yerde fiyatlar düşmez mi? Her zaman için Türkiye tabii global bir pazarın parçası, özellikle Avrupa pazarının parçası. Avrupa’da gördüğümüz şey şu: Avrupa’da stoklar ciddi bir şekilde artmaya başladı, satışlarda çok ciddi bir yavaşlama var, bunun bir sürü nedenleri var, işte savaşlar, alım gücünün azalması vesaire. Diye alt alta koyduğumuzda bu tabii ki her zaman bir trend vardır, yükselir, ondan sonra düşer, sonra tekrar yükselir, sürekli yükselmesini beklememiz mümkün değil. Dolayısıyla şu anda herkes sonuçlarını tutturmak için Avrupa dahil olmak üzere Türkiye’de sonuna kadar gaza basmış durumda. Ama ocaktan sonra ciddi bir eleni çekilecek. Tabii ki Türkiye’nin önünde bir sürü belirsizlikler var, onlardan bir tanesi seçim, sonra bir anayasa tartışmaları vesaire, bunlarla birlikte Türkiye’deki enflasyonun ve kurların yukarı düşeceğin beklentisi genel olaraktan yaygın kanı. Bu çerçevede baktığımızda önümüzdeki dönemde bu araçların çoğu zaten Euro bazında satıldığı için Euro bazında çok fiyatların düşeceğini zannetmiyorum. Ama ben kendimden örnek vereyim, 2001 yılında o zamanlar daha genç bir mühendisken hayal ettiğim bir araba vardı, Renault sening diye yeni çıkmıştı, daha yeni de çocuğum olmuştu, o arabayı hiç alma şansım yoktu. Fakat 2001 yılında öyle bir kampanya yaptılar ki Euro bazını neredeyse yarı yarıya düştü. Çünkü bazen çok fazla stok olunca ciddi bir şekilde stokları eritmek için çok ciddi kampanyalar yapabiliyorlar. Dolayısıyla ciddi düşüşleri görme şansımız var, ama tabii ki bu düşüşler öyle çok hızlı, eğer ekonomide frene basılırsa gerçekleşebilir, onun dışında çok çok büyük düşüşler olmaz zaten. Kredi kanalları kapalı, naki olan, ihtiyacı olan insanlar araba almaya devam edecektir, filolar almaya devam edecektir. Yani Türkiye’nin hiçbir şartta 700 binden aşağı bir pazar olacağını düşünmüyorum. Çünkü artık ihtiyaç var, bu ihtiyacı siz eğer karşılamazsanız ne yapacak insanlar, at arabasına binecek durum da da yok. O yüzden yani 650-700 binden bir aşağı düşmez, 1 milyonları görür mü, zannetmiyorum göreceğini, 800-850 civarında, 650-850 arasında bir pazar olacağın şu anda otomotiv dünyasında en büyük trend elektrikli araç dönüşümü. Siz şu an bu araçların durumunu ve geleceğini nasıl görüyorsunuz? Elektrikli araç dönüşümünün biz şu an neresindeyiz? Ben Renault Nissan grubunda çalışı

yordum, biliyorsunuz, o şirketin üst düzey yönetimindeydim yıllarca. Biz elektrikli araçta Nissan Leaf ve Renault Zoe ile birlikte ilk çıkaran, ilk pazar lideri bizdik. Tesla geliyordu arkadan. O dönemde yaptığımız başarıları ve hataları tekrar düşündüğümde şunu görüyorum: O zamanlar mesela hiç diğer bir üretici, Renault Nissan dışında bu işe topa girmemişti. Fakat Çinliler, özellikle bu topa girdiler. Neden girdiler? Çünkü Çin’de çok kötü bir hava kirliliği vardı, şehir içindeki hava kirliliğini düzeltmek için elektrikli aracın bir çözüm olduğunu ve petrole bağımlılığını azaltmak amacıyla 2010’lu yılların başından bu işlere yatırım yapmaya başladılar. 2015’ten sonra bir devlet politikası oldu, madeninden akü üretimine, elektrik şarj istasyonlarına kadar inanılmaz bir ekosistem kurdular. Bütün bunların hepsini Çinli üreticilerin kendi yerel üreticilerin mesi için özellikle yaptılar. Mesela Avrupa’da, Amerika’da olmayacak en önemli konu, Çin’deki bütün araçlar, hepsi Beijing’de bir tane üniversiteye bağlı, bütün aracın diagnostik dataları oraya gönderiliyor. Burası open platform, hepsi open platformda öğrenerek kendi araçlarını geliştiriyorlar. Bu çerçevede baktığımızda, Çinliler hakikaten bu konuda çok ciddi bir rol aldı, çok yol aldılar. Türkiye’de de son yapılan ÖTV indirimleriyle birlikte elektrikli aracın yolu açıldı. Çok doğru bir kararla, ki ben çok son derece liberal bir insan olmama rağmen, Çinli araçlara vergi konuldu. Çünkü aksi takdirde şu andaki fiyatları görüyorsunuz, o fiyatlar çerçevesinde zaten kimsenin onlarla rekabet etme şansı yok, Avrupalıların da rekabet etme şansı yok. Tabii bizim için burada temel kritik nokta şu: Bir tüketici açısından düşünürsek, elektrikli araba almak çok güzel. İkincisi, şunu görüyoruz: Elektrikli araç fiyatları hızla düşmeye devam edecek. Çünkü pil teknolojisi, yeni teknolojilerin hızlı devreye girmesi ve bu teknolojilerin henüz oturmamış olması nedeniyle ciddi bir şekilde teknoloji hızlı bir şekilde ilerliyor. Aldığınız her araç bir süre sonra obsolet oluyor. Yani birkaç sene önce bizim getirmeyi Türkiye’ye getirmeyi düşündüğümüz bazı araçları getirmedik. Çünkü obsolet oldular. Baktığınızda tüketici olarak insanlar şu hesapla araba alır: Arabayı 100 liraya alırsınız, 3 sene kullanır, 20 lira harcarsınız sigortasına, şu yuna, bu yuna. Ondan sonra 70 liraya satarsınız, size maliyeti 50 liradır 3 sene boyunca. Şimdi, eğer bu pil maliyetleri, ki araçlarda %35-40’ını oluşturuyor, pilin maliyeti normal bir araç maliyetinin önümüzdeki dönemde, 2026 kadar, yani %60 ila 80 arasında düşeceği düşünülüyor. Şimdi bu çerçevede baktığımızda,

A ve B segmentindeki arabaları almak, şehir içinde kullanmak hem şehri çabasını düzeltir hem de cebinize çok ciddi bir katkı sağlar veya kendi hayatınızı 200 km bir çapta bir hayat konumlaması kendinize atıyorum işte buradan Bursa’ya, Tekirdağ’a, şuraya, buraya gidecek bir Sakarya’ya gidecek bir çerçevede iseniz, İstanbul’da yaşayan biri için söylüyorum, elektrikli araç iyi bir çözüm. Ama onun dışında ben işte memlekete gideyim, Marmaris’e gideyim, İzmir’e gideyim falan derseniz özellikle pik zamanlarda bunu şarj yapma imkanınız yok. Yani herkes de tabii biliyorsunuz pik zamanlarda gidiyor, İstanbul İzmir otoyolunda normal mazot bile alamıyorsunuz, mazot da ben geçen sene… başıma geldi, mazot alamadığım için çıktım bir köyden aldım. Ondan sonra tekrar devam ettim çünkü çok ciddi kuyruklar oluyor. Bütün bu gerçeklikler çerçevesinde düşünmemiz gerekiyor. Elektrikli araç almayı düşünen bir kişiye siz ne tavsiye ediyorsunuz? Peki şu an bir elektrikli araç alan bir kişi önümüzdeki yıllarda kaybı mı olacak? Çok pahalı araç almaktan kaçınmalarını tavsiye ederim. Şehir içi kullanımına yönelik olmasını tavsiye ederim. Eğer maddi durum uygun, ikinci arabası olması lazım. Eğer ilk arabası olacaksa gene bu kontekste düşünmesi lazım. Yani ben küçük bir arabayla bundan 300 km, 400 km öteye normal bir gün de gidebilirsiniz de çok tatil vesaire çok yoğunluğun olduğu günlerde tabii ki sıkıntılı. Özellikle soğuk yerlerde biliyorsunuz pillerin performansına ciddi düşüşler oluyor. Bunu da düşünerekten insanların cebine uygun bir seçim yapması gerekiyor. Maalesef bizim Türkiye’deki şehirlerde çok apartman hayatı var. Apartman hayatı ve benim geçenlerde başıma geldi, bizim apartmana bir tane elektrik şarj e duvar ünitesi koyayım dedim, ondan sonra işte yönetim itiraz etti, ‘o olmaz’ dedi, ‘yok yangın çıkar, bilmem kaç lira masrafı şudur budur’. Yani apartmanda öyle evden elektrik prizini takayım de şarj edeyim, bu bir metafor güzel de gerçek değil. Bunun için bakmanız lazım, çevrenizde nerelerde şarj istasyonu var, ne kadar zamanda şarj edersiniz, haftada ne kadar gidip geliyorsunuz, bunları hesaba kattıktan sonra almanız lazım. İkinci araba olarak rahat rahat alabilirsiniz ama ilk araba olarak nasıl bir hayat yaşadığınızı düşünmeniz lazım. Yani otomotivin geleceği kesinlikle elektrik ama otomotivin geleceğinde kesinlikle araba sahipliği diye bir şey yok, başka yöntemler de var, mobili tenin çözümlerinde. İkinci el değerinde de dediğim gibi, yani arabayı alıp en fazla 3 sene kullanıp satarsanız veya 2 sene kullanıp satarsanız, bu riskinizi daha indirgersiniz. Benim verebileceğim en pratik çözüm önerisi bu mobilite araçlarına gelince mobilite araçları Maalesef şu anda e dünyada sırf mobilite için Dizayn edilen araç yok çünkü içi normal bir vatandaşın alacağı araba gibi Dizayn ediliyor. Sonuçta ne oluyor aracın içi yıpranıyor, o araçları biraz daha da dayanıklı malzemelerden estetiğe bakmadan Dizayn etmek gerekiyor. Yani böyle yaptığınız zaman siz böyle bir aracın maliyeti 67.000 dolarlara çıkartırsanız Avrupa’da da 99.000 dolar olur, 10.000 dolar olur. Yani sonuçta tüketici 12 133.000 doları şey yapar. Siz bu arabayı 5 sene kullanırsınız, 5 sene e 1 milyon kilometre yaptıktan sonra atarsınız. Mobilite sisteminde mesela İstanbul’da taksi yok veya toplu ulaşım araçları hala dijital olarak birbirine Entegre edilmediği için düzgün çalışmıyor. İşte ne diyim, Taksim’den Mecidiyeköy’e gidiyorsunuz, Eee belediye otobüslerinin birbirleriyle yarışmalarını seviyorsunuz, altta metro hattı var orada. Belediye otobüsüne ne gerek var yani. Dijital olarak yapılacak çok şeyler var. Özellikle İstanbul’da, Siz mobilite konusunda bir şey çözerseniz Dünyanın her tarafında çözersiniz.”

Özellikle İstanbul’da, Siz mobilite konusunda bir şey çözerseniz Dünyanın her tarafında çözersiniz.

Yorumlar

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.