DOLAR
32,5265
EURO
34,9185
ALTIN
2.432,55
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa
Az Bulutlu
21°C
Bursa
21°C
Az Bulutlu
Salı Az Bulutlu
17°C
Çarşamba Az Bulutlu
18°C
Perşembe Hafif Yağmurlu
19°C
Cuma Az Bulutlu
18°C

Lepranın erken teşhis ve tedavisi uzuv kayıplarını önlüyor

Lepranın erken teşhis ve tedavisi uzuv kayıplarını önlüyor
Advert
31.01.2021 04:05
399
A+
A-
Okuma Süresi: 3 dakika

Lepranın erken teşhis ve tedavisi uzuv kayıplarını önlüyor. Uzmanlar, cilt, çevresel sinirler, üst solunum yolu mukozası ve gözleri tahrip eden, bazı organlarda fonksiyon kayıplarına neden olabilen lepranın erken teşhis ve tedavisiyle hastalarda uzuv kayıplarının önüne geçilebileceğini belirtiyor.

Lepranın erken teşhis ve tedavisi uzuv kayıplarını önlüyor

Lepranın erken teşhis ve tedavisi uzuv kayıplarını önlüyor

Halk arasında “cüzzam” ismiyle bilinen lepra, rahatsızlığa neden olan

“mycobacterium leprae” adlı bakterinin 1873’te Norveçli bilim insanı

Gerhard Armauer Hansen tarafından keşfedilmesi dolayısıyla “Hansen” ismiyle de anılıyor.

Kronik bir enfeksiyon hastalığı olarak her yaştan insanı etkileyebilen lepra,

özellikle cilt, çevresel sinirler, üst solunum yolu mukozası ve gözleri tahrip edebiliyor, el ve ayak gibi bazı organlarda fonksiyon kayıplarına neden olabiliyor.

Geçmişte korkulan bir rahatsızlık olan, bilgi eksikliği nedeniyle sosyal statü kaybına ve dışlanmalara yol açan lepra,

bugün erken tanıyla tamamen tedavi edilebiliyor.

Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğüne göre,

lepra Türkiye’de bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalıklar kapsamında yer alıyor ve hala “Lepra Eradikasyon Programı” uygulanıyor.

Türkiye’de hastalığın görülme sıklığı 10 binde 1 vakanın altında, kayıtlı lepra hasta sayısı 518,

geçen yıl tespit edilen yeni vaka sayısı ise 1 olarak kayıtlara geçti.

Tanının geç konulması hasarı kalıcı hale getirebilir

Cüzzamla Savaş Derneği Başkanı Prof. Dr. Ayşe Yüksel,

AA muhabirine yaptığı açıklamada, lepranın solunum yoluyla bulaştığını ve deri,

periferik sinir sistemi, mukoza, üst solunum yolları ile gözlere etki ettiğini aktardı.

Göz, el ve ayaklarda gelişebilecek periferik sinir harabiyeti nedeniyle oluşan duyu ve motor fonksiyon kayıplarının erken tanı ve tedaviyle önlenebileceğini belirten Yüksel,

“Böylelikle yerleşmiş duyu kaybına bağlı travmatik yaralanmalar, acı duyulmaması nedeniyle ihmal, enfeksiyon ve uzuv kayıpları olmaz.

Geçmişte bir ilaçla ömür boyu tedavi yapılırken bugün birden fazla ilacın bir arada kullanılmasıyla tam tedavi mümkündür.

Düzenli tedavi de en fazla 2 yıl sürer.” dedi.

Kişiye lepra tanısının geç konulması, bu nedenle tedavinin gecikmesi ve hastanın sağlık durumunun yakından takip edilmemesi durumunda

el ve ayaklardaki duyu ve hareket kayıplarının kalıcı olabileceğine dikkati çeken Yüksel, şöyle devam etti:

“Bu durumda kişi yaşamı boyunca el ve ayaklarını, yanık, kesik, çarpma, batma gibi travmalardan korumak durumundadır. Yaşanan travma sonrası gelişen açık yara, kişiye acı vermediği için ihmal edilir, yara yeri mikrop kapar, mikrop ilerler, kemiğe kadar gidebilir. O durumda da kemik, cerrahi olarak çıkarılır ve el ya da ayağın doğal şekli bozulabilir. Önemli olan hastalara henüz sakatlıklar oluşmadan tanı koymak, tedavi ve takiplerine başlamaktır. Sakatlık durumu derecelendirilmiştir. Hastalarda sakatlıkları derece olarak olumsuz hale getirmemek önemlidir. Ne yazık ki dünyada yeni tanı konduğu anda 2. derece sakatlığı olan hasta sayısı, yüzde 5,3’tür. Yani en etkili yöntem erken tanı, hemen tedaviye başlamak, hastayı izlemek, sosyal destek sağlamaktır.”

“Lepra, Türkiye’de artık önemli bir sağlık sorunu değil”

Prof. Dr. Ayşe Yüksel, lepra hastalığının 120 ülke için önemli bir sağlık sorunu olduğunu,

bu ülkeler arasında yer alan Hindistan,

Brezilya ve Endonezya’nın ise dünyadaki cüzzam hastası sayısının yüzde 79’una sahip olduğunu aktardı.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kayıtlarına göre 2019’da dünyada

202 bin 185 kişinin cüzzam teşhisi aldığına işaret eden Yüksel,

her gün lepra tanısı konan yaklaşık 600 hastadan 50’sinin çocuk olduğunu dile getirdi.

Ayşe Yüksel, DSÖ’nün son 20 yıl içerisinde tedavisi tamamlanan kişileri

lepra hastası olarak görmediğini, bu nedenle kendilerinin “lepradan etkilenmiş kişi” olarak anılmasını önerdiğini belirtti.

Lepranın erken teşhis ve tedavisi uzuv kayıplarını önlüyor

“Lepra, Türkiye’de artık önemli bir sağlık sorunu değil.” diyen Yüksel,

hastaların geçmiş yıllardaki gibi çok yönlü bakım almasının önem taşıdığını vurguladı.

Klinik bulgulardaki çeşitlilik lepradan şüphe duyulmasını engelliyor

İstanbul Lepra Deri ve Zührevi Hastalıkları Hastanesi

Lepra Kliniği Deri ve Zührevi Hastalıkları Uzmanı

Uzman Dr. Ümmühan Kaya da lepranın toplumda yayılmasının yakın temas ve kişinin buna gösterdiği dirence bağlı olduğunu aktardı.

Özellikle ailedeki lepra hastasıyla sürekli ve yakın temasta bulunan çocukların hastalığa yakalanma ihtimallerinin yüksek olduğunu belirten Kaya,

erişkin ve normal düzeyde bağışıklığa sahip bir bireyde ise hastalık bulgularının genellikle oluşmadığını dile getirdi.

Uzman Dr. Kaya, lepranın farklı semptomlarla seyredebildiğini,

bu belirtilerden bazılarının deride soluk ya da hafif kırmızı alanlar, kaşlarda dökülme,

kol ve bacaklarda ağrı, burun tıkanıklığı veya burun kanaması, el ve ayaklarda ödem,

cilt altında yumru şeklinde şişlik olduğunu aktardı.

Klinik bulgulardaki bu çeşitliliğin lepra hastalığından şüphe duyulmasını engelleyebildiğini,

bu nedenle tanı aşamasında geç kalınabildiğini anlatan Kaya,

uzuvlardaki duyu kaybı ve fark edilmeden oluşan yanıkların bazen hastayı doktora sevk ettiğini kaydetti.

Tedavi süreci 6 ay ila 2 yıl arasında değişiyor

Uzm. Dr. Ümmühan Kaya, hastalığın tanısının konulmasını sağlayan yöntemleri,

“hastalığın akla getirilmesi, doktor tarafından periferdeki sinirlerin elle muayene edilerek kalınlığının kontrolü, derideki bulguların incelenmesi ve duyu muayeneleri” şeklinde sıralayarak, bu yöntemler sayesinde teşhisin kolay ve süratli olduğunu ifade etti.

Lepranın “üçlü tedavi (multidrug therapy)” yöntemiyle tedavi edildiğini anlatan Kaya, şöyle devam etti:

“Bu yöntem hala en etkilisidir.

Hastalığın klinik alt sınıfına göre 6 ay ila 2 yıl arasında planladığımız bu tedavide hasta uyumu ve eğitimi oldukça önem arz eder.

Aslında hastanın basit yoğunluğunu tedaviye başladıktan en geç 2 ay sonra tamamen azaltmış oluruz. Hasta bu 2 ayın ardından artık evine, işine, okuluna dönebilir.

Önemli olan hastanın uç sinirlerinin azami ölçüde korunması ve hasarlanmasına izin vermeden tedavinin tamamlanmasıdır.

Bu sağlanamadığı halde, hasta el, ayak ve gözlerinde oluşacak sekellerle baş etmek zorunda kalır.

Tedaviye doğru zamanda başlamak, hasta ile etkili ve yakın iletişim kurmak, hastayı uzuvlarını koruyabilmesi için eğitmek tedavide başarı getirir.

Toplumun ön yargılarını değiştirmek, tedavisi aslında oldukça

kolay ve yüz güldürücü olan bu hastalıkta belki de en önemli konudur. Çünkü çözümünü yıllardır bildiğimiz leprayla mücadele bu yolla mümkün olacaktır.”

 

Yorumlar

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.